Rekabet

Dünya, bitmek bilmeyen bir yarışın sahnesi olmuş. İnsanlar arasında yükselen bu amansız rekabet, daha fazla para, daha fazla güç ve para ile satın alınabileceği sanılan bir itibar hırsıyla körükleniyor. Sonu gelmez koşuşturmacalar, bitip tükenmeyen gövde gösterileri... Kibir abidelerine dönüşen insan yığınları, her şeye sahip olsa da asıl değerli olanı, insanlığa özgü o güzel yetileri yitirmiş. Bir sıcak tebessüm, içten bir selam bile artık lüks sayılıyor. Kibir, insanları öyle bir sarmış ki, karşısındakine bir anlık insanlık göstermeyi bile esirgiyorlar.
Oysa hayatta ne olduğumuz değil, nasıl bir insan olduğumuz belirler değerimizi. Makamlar, unvanlar, servetler gelip geçici; ama vicdan ve erdem, bir ömür boyu bizimle kalır. Asıl zenginlik, sahip olduklarımızda değil, verdiklerimizde saklı. Paylaştığımız bir gülümseme, uzattığımız bir yardım eli, içten bir dostluk... Bunlar, hiçbir servetin satın alamayacağı hazineler. Gerisi ise sadece omuzlarımıza yük olan, ruhumuzu ağırlaştıran birer ağırlık.
Rekabet illa olacaksa, bu iyilikte olsun. Güzel eserler üretmek için yarışalım, insan olabilmenin ve insan kalabilmenin erdemine ulaşmak için çabalayalım. Kalıcı olan, banka hesaplarımızdaki rakamlar değil, kalplerde bıraktığımız izler. Birinin yüzünde tebessüm yaratmak, birinin yükünü hafifletmek, birinin hayatına dokunmak... İşte bu, gerçek anlamda zengin olmaktır.
Bu dünya, hepimiz için gelip geçici bir misafirhane. Öyleyse neden bencilliğe kapılıp, bu kısa yolculuğu anlamsız hırslarla heba edelim? Gelin, kalplerde, anılarda ve akıllarda güzel hatıralar bırakalım. İyilikle, sevgiyle, merhametle anılalım. Parayla satın alınamayacak şeylerin, yani insan olmanın, dostluğun, vicdanın, erdemin değerini anladığımızda dünya daha güzel bir yer olacak. Bu, sadece bir temenni değil, hepimizin elinde olan bir gerçeklik. Yeter ki, insan olmanın o eşsiz güzelliğini hatırlayalım ve ona sımsıkı sarılalım.
Esenlikler dilerim.